KADİM TOPRAKLAR VE GÜZEL INSANLAR ...
Kadim topraklardan, kadim dinlerin, dillerin, dicle ve fıratın beslediği topraklardan, tanrıların, azizlerin, sahabelerin, erenlerin yaşadığı, efsanelerin anavatanından, dillerin ve dinlerin, medeniyetlerin doğduğu, kadim halkların binlerce yıldır birarada yaşadığı, köklü değerlerin halen yaşatıldığı topraklardan, manevîyatı iliklerime kadar hissettiğim, büyülü topraklardan geldim...
Peygamberler diyarı bu topraklar, Hz.Ibrahim'in ateşe atıldığı, Hz. Eyüp Peygamberin makamının bulunduğu, Hz. Isa'nın elçileri,Yahya ve Yunus'un geldiği, Kuran-ı Kerim Yasin suresinde geçen Habibi Neccarın yaşadığı o kutsal topraklar Mezopotamya ... Yaşamı doğuran, insana can veren, uğruna ölünen ve hatta öldürülen, yanık tenli, kızıl saçlı efsanevi bir kadın olarak tabir edilen MEZOPOTAMYA...
Bugün hâlâ bu güzel topraklar, o masalsı güzelliğini yaşatıyorsa, tabii ki o muhteşem insanları ile capcanlı tutmayı başarabiliyor.
Ister mitoloji diyelim adına , ister efsane, ister din, isterse dil, o kadim geçmişte, tarihin karanlıkta kalmış yüzünün aydınlanması Mezopotamya!
Hatta tam da aydınlanmayan, öyle bir nokta var ki, orada tarih yeniden yazılmaya başlayacak gibi gözüküyor, o nokta tarihin 0 noktası !
Bilmediğimiz yada bilmek istemediğimiz, duymadığımız, görmediğimiz yada duymak, görmek istemediklerimiz, kavimler, krallıklarca zulüme, kırıma uğramasına rağmen, tarihe şahitlik eden bir ışık gibi Mezopotamya, içimizde hissetmediğimiz ne varsa hissettiren ve bizden geriye yansıyan Mezopotomya.
Sana gelen ışığı nasıl aldıysan öyle de geriye yansıtıyorsun, iyilik,güzellik aydınlık yada kötülük, çirkinlik, karanlık olarak...
Kutsal topraklar, Tevratta Hz. Âdem ile Havva’nın yeryüzündeki ilk menzili olarak da burası işaret ediliyor.
Nuh Tufanı burada yaşanmış ve insan kendini yeni baştan burada doğurmuş.
Peygamberler diyarı bu topraklar, Hz.Ibrahim'in ateşe atıldığı, Hz. Eyüp Peygamberin makamının bulunduğu, Hz. Isa'nın elçileri,Yahya ve Yunus'un geldiği, Kuran-ı Kerim Yasin suresinde geçen Habibi Neccarın yaşadığı o kutsal topraklar Mezopotamya ... Yaşamı doğuran, insana can veren, uğruna ölünen ve hatta öldürülen, yanık tenli, kızıl saçlı efsanevi bir kadın olarak tabir edilen MEZOPOTAMYA...
Bu kadim topraklarda insanları, insanlığı öyle bir gördüm ki...
Bu ne güzelliktir, saflıktır, iyiliktir, kalbini, gönlünü sonsuz açmaktır, cömertlik, paylaşmak, belki de elin de olmayanı paylaşmaktır, gülreryüzdür , samimiyettir, saygı, hoşgörü, sevgidir...
Her gittiğimiz yerde bu değeri, kıymeti görmek nasıl şaşırttı bizleri, önyargı ,belki endişe ile gelinen topraklardan kafamız,kalbimiz,ruhumuz yenilenerek ,nötr olarak döndük.Sizler ne güzel insanlarsınız ...
Amma kafamı kurcalayan sorularla bocalamaktayım, cevap belli, lakin cevapsız kalmak için diretiyor !
BIZ , saygı, hoşgörü ne demek ?
Peki hiz Medenîyetin neresindeyiz ?
Ve daha bir çokları...
Bize yine biz, kendimiz , özümüz, benliğimiz rehberlik ediyor ama göremiyoruz !
Avrupa, medeniyet dediğimiz topraklarda arıyoruz medeniyeti, çağdaşlığı, biz bir özümüzü, kendimizi , derinlerimizi görebilsek...
Insanımızın farklı dil, din, etnik köken ayırt etmeksizin birarada saygı, hoşgörü, uyum içinde , barışcıl yaşadığını görsek, gerçî görmek çoğu kez yetmiyor, anlamaya çalışsak, birazcık ya çok demiyorum, minicik öğrensek, hayatımızda uygulasak güzel olmaz mı !
Biz ne ara bu kadar özümüzden uzaklaştık, aslında tam da koruma içgüdüsüyle kültürümüze, inancımıza sahip çıkmaya çalışırken ne ara bu kadar hoşgörürüz, tahammülsüz ve de hadsiz olduk !
Göçün 60.yılında Avrupada toplumumuz nerede?
Biz burada Almanya'da karma toplumların içindeyiz, maalesef önce kendi içimizde kendimizi ötekileştirmekten vazgeçmedikce, hangi gelişmiş yüzyılda yaşarsak yaşayalım, medenîyetin M sine ulaşmış olamayız.
Ötekileştirme, ayrıştırma önce kendimizde başlıyor ve o ailede yetişen nesille de devam ediyor ve oldukca zor dönüşüyor.
Yaşam o kadar kısa ki, zamanımızı biraz birbirimizi anlamaya ayırsak, bu muhteşem fırsatı çok güzel değerlendirmiş olmaz mıyız?
Hz.Mevlana'nın dediği gibi;
Gönülden gönüle yol var dediler, O gün, bugün yoldayız. Yol bulmak kolay imiş, Mesele GÖNÜL bulabilmek imiş.
Ben de onca zamandır yollardayım, bu yolculuğumda öyle güzel yürekli, saygılı, efendi, hoşgörülü, candan, samimi, yardımsever, misafirperver gönüller buldum ki, sekiz gün boyunca gördüğüm tüm güzellikleri tamamlayan O GÖNLÜ GÜZEL INSANLAR oldu.
Öyle çok etkilendim ki orada ki güzel insanlardan ve aslında içimiz de var olup da gün yüzüne çıkaramadığımız güzelliklerden.
Üzüldüm işin aslı !
Hergün, olmadı belli aralıklarla günümü sorgularım, bugün nasıldı, ne yaptın, iyi, kötü kazanımım ne diye ?
Sekiz gün boyunca hayranlıkla gezip, gördüğüm, tarih, kültür, insan zenginliğin in içinde hep mi aynı soru çıkar karşıma!
Biz, eksiklerimiz, neredeyiz, neden, niçin,...?
Bu yazımda genel bir yazı, ne isim, ne de kişi tarif ettim, üzerine alınacaklar mutlaka olacaktır, öyle bir durum oluşursa, lütfen siz de bir kendinizi sorgulayın!
Sizce medeniyet, saygı, hoşgörü, uyum, çokkültürlülük neyi ifade ediyor!
Yaşıyor yada yaşatabiliyor musunuz?
Kültürün ve sosyalliğin sizdeki anlamı ne diye bir sorun kendinize!
Belki bunların cevabını bulunca neyi ifade etmek istediğimi anlarsınız!
Üslup da ince bir çizgidir, her zaman belli bir üslupte , sınırlarımı, haddimi bilerek yaşadım, hadsiz insanlara da hiç tahammülüm olmamasına rağmen, belli etmeden nazikce uzaklaşmayı tercih ettim, safa yatmışlığım da çok oldu, yerine göre bildiğim halde bilmemezlikten gelip , he, doğru deyip geçiştirmişliğimde çok oldu.
Aile, özel, iş yaşamımda her zaman dürüstlük en büyük erdemdir düşüncesiyle belli kurallar çerçevesinde, az insan çok mutluluk diyerek çevremde bir avuç insanla sade bir şekilde , kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmadan, kimseyi rencide etmemeye gayret ederek, atalarımdan aldığım başta hoşgörülü olmayı saygıyla birleştirerek, insanları dönüştüremeyeceğimi bildiğim için kabul ederek, bana iyi gelmeyen insanlara mesafe koyarak yaşamış ve yaşamaya devam etmekteyim.
Bu gezimde durmadan kafamda yoğunlaşan soruların Almanya'ya ilk geldiğim dönemlerde de fazlaca kafamı kurcaladığı olmuştu!
Beni insan olarak, olduğum gibi kabul etmeden, sorulan sorular belliydi!
Adın ne?
Nerelisin?
Heeee , nesin?
Sana ne , diyemediğim, toy bir genç kadın olan ben,açıklama yapmaya çalışsam da sanki çok anlıyorlarmış gibi , hemen bir katagori içine almaya hazır toplumda, biraz dengeleri değiştirmek adına, seni, beni, onu, ayırt etmeden, birlikte geldiğimiz topraklara binlerce km. uzak toplumda birbirimize YURT olmak adına, 2002 de Hamburg'da başlayan sivil toplum çalışmamızdaki en büyük hedef BIZ olmaktı, saygı ve hoşgörü çercevesinde birlik, beraberlik içerisinde bütünleşmekti ve bugün 20 sene sonra geldiğimiz noktada %70 de olsa başarıya ulaştığımızı görmekten gurur duymaktayım, bu son gördüklerimden sonra bizim dernekte ki çoluk, çocuk, kadın, erkek herkese HELAL OLSUN demek çok güzel, sizler level atlamışlardansınız ;-)
Arada mutlaka varlar, biliyorum, ama neden bu kadar bu ayrışma?
Üzüldüğüm nokta tam da bu, ben 31 yıldır Almanya'dayım ve geldiğim zamanlar gördüğüm aynı olayları geçen onca yılda yeniden sıkca görmek, yaşamak beni üzdü !
Ben de bir yazayım da içimi dökeyim istedim!
O güzelim insanlar, o güzelim topraklarda , vatanımızda binlerce yıldır birlikte yaşamıyor mu?
Peki biz neyi paylaşamıyoruz ?
Onlarda var olup da biz de olmayan ne? Onlar bizler gibi çeşitlilik içinde ve bizlere en güzel örnek değil mi?
Yine de umutluyum...
Bu güzel, unutulmaz, derin bir iz bırakan yolculuğumda karşılaştığım tüm sevgi dolu güzel insanlara ben de sonsuz sevgilerimi gönderiyorum...
Saygı, hoşgörü, barış, mutluluk, aydınlık içerisinde yaşayacağımız bir yaşam ve dünya dileğiyle...
Sağlıkla, hoşca kalın...
Kommentare
Kommentar veröffentlichen